Nobel Ekonomi Ödülü, “büyüme kavramına yeni bakış açıları getirenlere paylaştırıldı” dense de durum turizmde o değil!… Açıklayalım.
Herkes bilir o rivayet hadisi: Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol…”
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için” çalışmak gerektiğini söyleyerek, dünyaya aşırı derecede dalıp, ahireti unutanlara, (Yaratıcılık ve Ekonomik Gelişme) hadisin ikinci kısmı olan yarın ölecekmiş gibi ahretine çalış (Yaratıcı Yıkım) cümlesini hatırlatıyor.
Yani yıkım kesındir eğer yaratıcı değilsen…
Yani, teknolojik ilerleme yoluyla sürdürülebilir büyüme mümkündür miti, herkesin kabülüdür (Zenginlik kaldıracı budur!).
Biz de okuduk fakültede Schumpeter’in kutsal yerine geçen kitaplarını: temel tezi Marx’ın kapitalizme has yıkımın (Azalan karlar vs..), yaratıcı bir yıkıma dönüşeceği göndermesi… İyi, kötüyü kovar mı? (tersinden Greshamsi’yi analım?)
Daha ileri bir teknolojiyle daha kullanışlı bir mal üreten firma gelmişse ötekiler yıkılmalı mıdır? Böylesi olunca büyüme daha sürdürülebilir olur mu?
Yok olan; insan + makine + sermaye…ne olacaktır. % 100 dönüşüm olmadığına göre?
Turizmin Schumpeter’i kim?
Mesela, 1990’larda turizmde Herşeyi Dahil (AI) pazarda baskın hale getirdik, hala da öyle… Yatırımlardan müşteriye kadar herşeyi onun fonksiyonu haline getirdik: T=f(Hd+)+e
Peki o zamandan bugüne, hiç mi daha ileri bir teknolojiyle daha kullanışlı bir ürün/hizmet üretimi olmadı da pansiyonları dahi AI yaptık?
Turizmde artık herkes “Aİ, Aİ” diye bağırırken “yaratıcı bir yıkıma” dönüşmesi gereken biz miydik, rakipker mi?
Nobel ödülü alan teoriye göre biz, yaratıcı tarafta myız, yoksa ölecek tarafta mı?
Bu sektörün ALTINI, Herşey Dahil (Aİ) midir ki GÜMÜŞÜ yarım pansiyonu (HB) ve diğerlerini kovuyoruz? Kötü para iyiyi kovuyor mu? Göreceğiz…