Köprüden önceki son çıkış: TUI’nin PR’ı tuttu mu?

Malumdur TUI Grubu, Alman devletinden destek almaya devam ediyor. Acaba bu başarının arkasında ne var?
Büyük şirketler zora girdiklerinde devlete başvurur; devlet de o şirketin, stratejik önemine bakıp mali destek sağlar!

Ama, Thomas Cook gibi bir grup batarken, bu neden olmamıştır?

Malumdur ki, mali açıdan zora giren şirketlerin partnerleri, iş ortakları ve paydaşları; ilk aşamada opsiyonlarını, vadelerini, indirimlerini kısarlar.

Sonra da avukatlarını çağırıp, alacaklarının “şüpheli” duruma düşüp düşmediğini incelerler. Gerekirse hızlı mutabakatlara başlar; yani büyük şirketi sıkıştırmaya başlar!

Ne acıdır ki, iktisaden iflas eden şirketler; arkalarında siyasi bir destek bulduklarında, bu iflasları, ortalama 5-10 yıl erteleyebilirler.

Tabi bu siyasi destek için çok iyi bir PR yada LOBİ danışmanlarınız olmalıdır ki, gelen ticari baskılar ertelenebilsin.

Thomas Cook, bir seferde iflasa gitmemiştir. 2010’a gelirken; önce sayısı 6-7’leri bulan bankalar ilave krediler ve yeni vadeler sundu, yaklaşık 10 yıl sonra ikinci bir dalgada herşey sona erdi.

Ama TUI, Thomas Cook gibi değil. Bu grupta iflas söz konusu değil. Sorun likidite!

“Şu kışı da atlatırsak herşey yoluna girer, Covid de aşılırsa, aldıklarımızı öderiz” mantığı hakim. Umarız ki TUI bu darboğazı aşar, ekmek kazandırmaya devam eder.

Ama devletten de destek almanın bir “erkanı” vardır. Şimdilik o yolu bulmuş görünüyorlar.
Devlet TUI’de resmen % 10 dolayında hisse almış durumda.

Belki Fosun gibi bir Çinli de bulunabilirdi. Aslında Çinli sermayenin, TUI’den uzak kalması da şaşırtıcı değildir.!
Alman devletinin garanti anlaşması gereği; TUI’ye bir 10 yıl süre verdiği kabul edilebilir.

Şimdi, PR ve Lobi faaliyeti ile kopartılan bu 10 yıllık opsiyona çok dikkat edilmelidir.

Çünkü, bu süre zarfında TUI’yi Alman devleti değil, CEO’ları yönetecektir.

Ve unutulmamalı ki, Thomas Cook’un pazardan çekilişinin etkilerinin test edileceği bir zaman yaşanamadan Covid, turoperatörlüğünün yapısal sorunlarının üstüne örtü sermiş durumdadır. Gördüğümüzde çok şey değişmiş olabilir.

Ne gariptir ki, dünyada kehanette bulunmak çok tutuyor?
Ama bu; Thomas Cook olayı gibi değil.
Biz 2007’lerde bu T.Cook yapısının, bu işletilme felsefesiyle, sona erdiğini söylediğimizde, dayandığımız tek gerekçe, iktisadiyattı. 10 yıl sonra gördük mü?

Formül ve matematik şu:

2019 cirosu18,92 milyar Avro
-2019 satışların maliyeti17,25 milyar Avro: cironun % 91’i.
2019 brüt kar1,67 milyar Avro: cironun % 8-9’u)
-Yönetim giderleri1,21 milyar Avro: Brüt karın % 72’si.
Vergi Öncesi kar0,69 milyar Avro
Grup net karı0,53 milyar Avro: cironun % 2-3’ü.

İşte bu formülü yönetmek turizm için oldukça zordur.
Çünkü tatil satışı süreci, bir mal satışı gibi işlemez.
Daha çok sermaye birikimi ve finansal destek gerekir.

 Yüzde 2-3 kar marjıyla; bu kadar yüksek maliyet ve yönetim giderlerini finanse etmek için 10 yıldan fazlası lazımdır.
Dahası, satışlarla kar arsındaki bu yarığı; partnerler, tedarikçiler ve otellerden kopartılan çeyrek Avrolarla kapatmak olası değildir.
Olsa idi; Thomas Cook, Öger, Kayı, Oad, FirstChoice, Nazar gibi nice marka, oldukları gibi ayakta kalırdı.

Şimdilik PR tutuyor ve parlatıyor!  

Cilalı taş devri gibi, “cilalı turizm devri” sona ermiş, maden devrine geçilmiştir.
Acaba Covid; turizmde bir Kavimler Göçü mü yaratacaktır?

Ne dersiniz, Thomas Cook’tan sonra; TUI’ye de ortak mı olsak?

Bir yanıt yazın